Her yıl kış ayları geldiğinde aynı muhabbet başlar: "Bu sene kar yağmadı, geçen sene ne çok yağmıştı!" veya "Eskiden bu zamanlar diz boyu kar olurdu!" gibi cümleler, sohbetlerin vazgeçilmezidir.

Aslında hepimiz bu cümleleri kurduk ya da bir sohbet esnasında mutlaka duyduk. Peki, neden her yıl bu muhabbet dönüp duruyor?

Öncelikle, hava durumu doğası gereği değişkendir. Geçen yıl yoğun kar yağdıysa, bu yıl daha az olabilir. Ya da tam tersi, birkaç yıl süren kurak bir dönemden sonra aşırı yağışlarla karşılaşabiliriz.

Ancak insanlar, geçmişe dönük anılarını genellikle olduğundan daha abartılı hatırlama eğilimindedir. "Çocukken daha çok kar yağardı" sözünü kaç kere duyduk, değil mi?

Oysa meteorolojik veriler, son yıllarda kar yağışının bazı bölgelerde azalsa da genel anlamda büyük farklar göstermediğini söylüyor.

Diğer yandan, kar yağışının olmaması ya da az olması hemen kuraklık anlamına mı geliyor? Elbette değil.

Kar, su kaynakları açısından önemli olsa da, yağışın yıl boyunca dengeli dağılması daha büyük bir öneme sahip.

Örneğin, yeterince yağmur alındığında barajlar doluyor ve tarımsal üretim için gereken su karşılanıyor.

Ancak kuraklık sadece bir yılın yağış durumu ile açıklanamaz; uzun vadeli hava olayları, iklim değişikliği ve insan faaliyetleri de bu sürecin içinde yer alıyor.

Üç ayda yağmaz ama Mevlam bir gecede 1 metre yağdırır. Kasım'da az yağdı, Aralık ve Ocak iyi geçti, Şubat'ın ikinci haftasında her taraf bembeyaz oldu.

Sonuç olarak, kış aylarında kar yağışı olup olmaması her yıl değişkenlik gösterebilir. Ama her yıl aynı muhabbeti yapmaya devam edeceğimiz kesin!

Belki de önemli olan, bu muhabbeti yaparken biraz daha bilinçli bir bakış açısıyla değerlendirme yapmak ve uzun vadeli doğa olaylarını daha geniş bir bir gözle ele almaktır.